erdalkarakurt
  Yaratıcı Drama
 
Drama, kişilerin kendilerini özgürce ifade edebileceği ortamlar yaratarak, yaratıcılığı, gözlem ve yargılama gücünü, iletişim kurma becerisini geliştirme amacı edinen,  evrensel her türlü iletişim ve etkileşimdir diye tanımlayabiliriz.

Atölye çalışmalarında yapılan etkinliklerden bazı konu başlıkları şöyledir.


* İletişim becerileri
* Bedensel ve sözel ifade
* Düzgün konuşma becerisi
* Yaratıcılık
* Uyum - Güven
* Yargılama gücü (Muhakeme)
* Gözlem gücü
* İmgelem (Hayal gücü)
* Spontanlık
* Kendiliğindenlik
 


 


1.TEMEL KONULAR 

a. Yaratıcılık

b. Dramatik Oyun

c. Dramatizasyon

ç. Drama ( Yaratıcı Drama )

d. Rol Oynama

e. Doğaçlama

f. İletişim

g. Etkileşim 

2. OYUNUN ÖNEMİ 

3. DRAMA OYUN İLİŞKİSİ 

4. DRAMANIN ÖNEMİ 

5. DRAMA ARAÇ ve GEREÇLERİ

DRAMA
Drama, eğitim ve öğretimde yeni bir oluşumdur. Ezbere dayalı bir eğitim çocuğun zihinsel gelişimini, araştırmasını, paylaşmayı öğrenmesini engeller. Drama ise, çocuğu geliştiren yetiştiren başlı başına bir eğitim alanıdır. Drama ile oyun iç içedir. Drama oyunun pek çok özelliğini barındırır. Oyun, çocuk için yemek, içmek kadar önemlidir. Oyun; çocuğun çevresiyle ilgi kurmasını, duygularını dışa vurmasını, deneyim kazanmasını , eğlenmesini , dinlenmesini , rahatlamasını ve problemlerini çözmesini sağlar. Drama; bireyler arasında dolaysız bir iletişim ve etkileşim sağlar.
Kavram olarak Drama bir olayı, oyunu, yaşantıyı tiyatro tekniklerinden yararlanarak, geliştirerek canlandırmaktır.

 
Dramada sıklıkla kullanılan kavramlardan önemlileri şunlardır :

a. Yaratıcılık
b. Dramatik oyun
c.  Dramatizasyon
d. Drama ( Yaratıcı Drama )
e. Rol oynama
f.  Doğaçlama
g. İletişim
h. Etkileşim
Yaratıcılık Aşamaları :
1.    1. Hazırlık dönemi
2. Kuluçka dönemi
3. Aydınlanma dönemi
4. Gerçekleşme yada doğrulama dönemi 

1. Hazırlık dönemi : Bu dönemde sorun,gereksinim yada gerçekleştirilmek istenen şey saptanır,tanımlanır. Çözüm için gereken bilgi ve malzeme toplanır ve bunlar çözümün geçerliliği işlerliliği bakımından ölçütlere vurulur.

2. Kuluçka dönemi :Sorundan çıkarak geriye gidilir. Bu dönem,hazırlık aşamasındaki gibi dakikalarca sürebileceği gibi haftalar yada yıllar boyuda sürebilir.

3. Aydınlanma dönemi :düşünüler yaratıcılığa bir temel oluşturmak üzere zihinden doğarlar bu aşama çoğunlukla anlıktır,müthiş bir iç görüler zenginliği içinde gelişir,birkaç dakika yada bir kaç saat sürer.

4. Gerçekleşme dönemi ( Doğrulama Dönemi ):aydınlanma aşamasında ortaya çıkan ne ise,onun gereksinimleri karşılayıp karşılayamayacağının,hazırlık aşamasında saptanmış ölçülere uyup uymamayacağının anlaşılması ve gösterilmesi için yapılan bir dizi etkinliktir.
 
KONULAR 
a. Yaratıcılık
b. Dramatik Oyun
c. Dramatizasyon
ç. Drama ( Yaratıcı Drama )
d. Rol Oynama
e. Doğaçlama
f. İletişim
g. Etkileşim 

2. OYUNUN ÖNEMİ 
3. DRAMA OYUN İLİŞKİSİ 
4. DRAMANIN ÖNEMİ 
5. DRAMA ARAÇ ve GEREÇLERİ
Drama, eğitim ve öğretimde yeni bir oluşumdur. Ezbere dayalı bir eğitim çocuğun zihinsel gelişimini , araştırmasını, paylaşmayı öğrenmesini engeller. Drama ise , çocuğu geliştiren yetiştiren başlı başına bir eğitim alanıdır. Drama ile oyun iç içedir. Drama oyunun pek çok özelliğini barındırır. Oyun, çocuk için yemek, içmek kadar önemlidir. Oyun; çocuğun çevresiyle ilgi kurmasını,duygularını dışa vurmasını,deneyim kazanmasını , eğlenmesini , dinlenmesini , rahatlamasını ve problemlerini çözmesini sağlar. Drama ;bireyler arasında dolaysız bir iletişim ve etkileşim sağlar. Drama bir olayı,oyunu,yaşantıyı tiyatro tekniklerinden yararlanarak,geliştirerek canlandırmaktır.Yaratıcı drama bir grup çalışması içinde,öğrencilerin bir yaşantıyı,bir kavramı,ders ünitelerinden belli konu yada temaları yaşayarak,canlandırarak,oynayarak öğrenmelerini sağlayan bir süreç, eğitsel bir ortamdır. Bu arada eski bilgiler yeniden gözden geçirilir,sorgulanır,yeni bilişsel ve duyuşsal örüntüler içinde pekiştirilir . Drama surecinde çocuk;gözlem,deneyim,duygu ve bilgilerini canlandırarak yaşar.
 
 
a.Yaratıcılık
1. Yaratıcılık insana özgü bir yeti ve yetenektir. Yeter ki insanlar bunun farkına varabilsin. Yaratıcı olmak için bir dahi olmak gerekli değildir. Yaratıcılık, insan yaşamının tüm yönlerinde yer alan temel bir yetenektir.
2. Drama insanlara bu özelliklerini fark ettirir. Yeteneklerinin farkında olan ve onları kullanmaya çalışan insanlardan çekinilmemelidir. Bu ifade şekilleri sözlü ve yazılı olabildiği gibi dans , resim , tiyatro , müzik , edebiyat,şiir şeklinde de gerçekleşebilir. Yada matematik,fizik,kimya,biyoloji gibi bilgilerin eklenmesiyle keşiflerde bulunmak şeklinde ortaya çıkabilir.
3. Yaratıcılığa bir süreç, bir kişilik özelliği yada süreç sonunda ortaya çıkan sonuç ( ürün ) açısından yaklaşılabilir. Eğitimciler açısından süreç daha önemlidir. Çünkü yaratıcı bir eğitsel süreç sonunda araştırıcı, özgür düşünen, sorular soran bireye ulaşır. Yaratıcı kişilerde öğrenmeye hazır olma, anlatımda akıcılık, düşüncede esneklik ve özgürlük, sabır,merak, sezgi,hayal gücü,deneme,araştırma,sınama,bulma,kalıplardan kurtulma ve yeni fikirler üretme en belirgin özelliklerdir. ‘Genel olarak yaratıcılık ;daha önceden kurulmamış ilişkileri kurabilme,böylece yeni düşünce şeması içinde,yeni yaşantılar,deneyimler,yeni düşünceler ve yeni ürünler ortaya koyma durumudur.’ Düşünce kalıpları dışına çıkmak hem bireye hem de etkileşim içinde olanlara önemli açılımlar sağlar.
Yaratıcılığı Engelleyen Etmenler:
 
İnsanın yaratıcılığını engelleyen en önemli etmenleri şöyle sıralayabiliriz ;
* Bireyin kendini tanımaması
* Eksikliklerini ve fazlalıklarını bilmemesi
* Bilgiye ulaşmayı bilmemesi
* Ezberci eğitim ve öğretim
* Yurttaş olma sorumluluklarını tanımaması
* Yaşamı yeterince anlamlandıramamış olması
* Kendini ifade etme yetisinin gelişmemiş olması
* Toplumda var olan durum ve kurallara uyma zorunluluğu
* Rahatına düşkün olması
* Kendini yeterince özgür hissetmemesi
* Konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması
* Kendini güvende hissetmemesi
* Yenilgiye uğramaktan, alay edilmekten ve yanlış yapmaktan korkması
* Belli bir otoriteye bağımlı olması
* Yaratıcılığın dünyada pek az kişiye özgü bir yetenek olduğunu düşünmesi
Ayrıca kalabalık sınıf ortamı, esnek olmayan öğretmenler, öğrencilere söz hakkı tanımaması,kısacası demokrasiye dayanmayan sınıf ortamı gibi etmenlerde yaratıcılığı engeller. Bunun yanında ailenin ve yakın çevrenin,çocuğu kısıtlamak çocuğun düşünce ve sorunlarına değer vermemek, doğa ile iletişimini engellemek , çocuğun yaptıklarını yanlış ve saçma bulmak,denetlemek,şiddet kullanmak,azarlamak,belli kalıplara sokmaya zorlamak gibi davranışları da yaratıcılığı engeller.
b.    Dramatik Oyun
Çocukların çevrelerinde keşfettikleri tüm karakterleri ve hareketleri taklit ettikleri özgür bir ortamda oynanan oyundur. Dramatik oyun içinde çocuk kendini ifade eder. Çocuğun ilgisine göre tekrar oynanabilir. Örneğin;evcilik,doktorculuk gibi oyunlar için dramatik sözcüğü eyleme dayalı olması,hareketli oyun ve canlandırmalara yer verilmesi açısından kullanılmaktadır. Dramatik oyun anlıktır,süresi belli değildir. Temel olarak öykünmeye dayanır. 

c. Dramatizasyon
Dramatizasyon tıpkı drama gibi bir eylemselleştirmedir. Rol oynama yöntemi ile iç dramaların görselleştirilmesidir. Bir metni düz anlatımdan çıkarılarak yaşamda gerçekleşme şeklinin bulunması,bu tutumun bir beceri halini alması yönünde çalışma yapılmasıdır. Yada bir konu,bir olay yada durumun roller verilmesi yoluyla ve hareket,mimik,jest ve sözlerle canlandırılmasıdır. Çocuğun bedensel,zihinsel,duyuşsal,sosyal ve kültürel tüm özelliklerini geliştirir,çocuğu hayata hazırlamaya çalışır. 

d. Drama ( Yaratıcı Drama )

Drama ve dram kavramlarının daha eski ve köklü kavramlar olduğu belirtilmişti. Böyle bir yaratıcılık eğitimi;
* Eğitimde
* Resim,müzik,tiyatro,dans,şiir,edebiyat gibi ifade becerilerinin geliştirilmesinde.
* Bireyin kendini tanıması ve olanaklarını kullanması becerilerinin gelişmesinde kullanılır.
* Psikolojide drama kullanımına psikodrama bilindiği gibi sosyolojide de sosyodrama sözü kullanılır.
Dramanın dramatizasyondan ayrıldığı önemli noktalar şunlardır; dramatizasyonda rolleri dağıtan ve oynatan bir öğretmen vardır. Dramada birlikte yaratılan oyun süreçlerine karşın,dramatizasyonda belirlenmiş roller verilir,doğaçlamaya yer verilmez,kendiliğindenlik de pek yer almaz. Çocuk hayal gücünü geliştirir,çocuğun duygu ve heyecanı artar. Bunları yaparken sözcük dağarcığı gelişir,yeni bilgiler edinir. Öğrenci dramada yaratıcı bir sürece girer ‘drama; bir insanın kendi kendine ve başkalarıyla olan ilişkilerin tümüne denir. Kendi kendine olanına iç drama,başkalarıyla iletişim ve etkileşim eylemine dış drama denir. İnsanların düalist ( iki ruhlu ) bir yapıda olmamaları için,iç dramalarıyla dış dramalarının örtüşmesi sağlanmalıdır. İç drama,bireyin çocukluğundan günümüze değin bilgi birikimi ile oluşur. 

e. Rol Oynama

İnsanlar yaşantılarının her döneminde,her anında bir rol oynarlar. Rol,bir bakıma incelemek,analiz etmek,doğruyu aramaktır. Bir oyunda rol oynamak demek oyundaki bir karakterin duygularını,düşüncelerini canlandırmak demektir. Aslında insanlar yaşamlarında her an her zaman yeni bir rol oynarlar. Her duruma karşı yeni roller yaratırlar. Çocuk oyunlarında rol oynamaya en iyi örnek evcilik oyunlarıdır. Öykülenme ve pandonim rol oynamaya başlamanın kolay yoludur. Polis,doktor,öğretmen,şoför gibi kişilerin yorgun,sinirli,kızgın,neşeli vb. hallerini canlandırmak söz konusu olabilir. Rol oynama hiç bir zaman bir film veya tiyatro oyundaki karakterin aynı biçimde canlandırılması değildir. Rol yapmanın daha gelişmiş biçimi , gerçek hayatta henüz yaşanmamış rolleri üstlenerek , yaşamın daha ilerideki aşamalarına hazırlanmaktadır. Dramanın önemli bir bölümünü rol oynama oluşturur. Bir çocuk oyununda başarılı olan çocuk, rol oynama konusunda cesur ve girişken olmayabilir. Çünkü rol oynayarak kişilik sırlarını dışarı vuracağından korkar. Arkadaşlarının onun özel yanlarını öğrenerek kendisi ile alay edeceklerinden çekinir. Zaaflarının başkalarına eğlence olacağını zanneder.
f. Doğaçlama
Doğaçlama , belli bir hazırlık üzerine kurulan , büyük ölçüde grup dinamiğinden yararlanılarak oluşturulan rol oynamalar , oyunlar ve benzeri süreçlerdir. Doğaçlama , öğrenciye sosyal olaylardaki gerçeğe uygun davranışları canlandırması için fırsat verdiği gibi , gerçek yaşamda karşılaşacağı durumlara da hazırlıklı olması açısından geniş olanaklar sunar. Doğaçlama insanın davranışlarında önemli bir yönlendirici ögedir. Birbirini tanımayan iki insanın birbiri ile karşılaştıklarındaki davranışları bir tür doğaçlama olarak görülebilir. Demek ki doğaçlama , anında ortaya çıkan bir durum olmaktan çok , belli kural ve kalıplara göre değişen , değiştirilebilen davranışlar , oluşumlardır. Anında yaratılırmış gibi görünse de belli hazırlık süreçlerini barındırır. Çocukların oyun oynamaları da bir tür doğaçlamadır. Çocukların ilk başlarda hareket ederken ve konuşurken akıcı olmayabilirler .Zamanla grubu tanırlar , kendilerine ve diğerlerine güvenleri artar , düşüncelerini sözlerle , hareketlerle rahat bir şekilde ifade ederler. 

g. İletişim
Duygu , düşünce ya da bilgilerin söz , devinim , yazı , görüntü , vb. aracılığıyla başkalarına aktarılması ve paylaşılmasıdır. 

h. Etkileşim
Toplumdaki insanlar birbiri ile ilişkilidir. Karşılıklı iletişim ve etkileşim hem birey hem de grup için son derece önemlidir. İnsanlar ve gruplar birbiriyle çok sayıda ilişki kurarlar. Etkileşim bu karşılıklı ilişkiler içinde geçerlidir. Öncelikle sosyal etkileşim karşılıklı olmayı gerektirir. Bundan dolayı da etkileşim iletişimde son derece önemlidir. Etkileme durumu ile anlatılmak istenen , bireylerin birbirlerinin duygularını , düşüncelerini , tutumlarını , ilgilerini , alışkanlıklarını , değer yargılarını , yaratıcı drama sürecine katmaları , paylaşmaları , paylaştıklarını değişik açılardan denetlemeleri ve bunların sonucunda elde edilenleri çevreleriyle bütünleştirmeleridir.
Örnek Kaynaştırma Çalıştırmaları
Bu aşamada tüm grubun birbiri ile kaynaşması hedeflenir. Kaynaştırma çalıştı grubun rahatlaması ve çalışmanın sağlıklı başlayıp, devam etmesi açısından son derece önemlidir. Kaynaştırma çalışmalarına isim öğrenme ve tanışma ile başlamak en uygun çalışma şeklidir.
ÖRNEK l :
Katılımcılar, müzik eşliğinde iç içe iki daire halinde zıt yönde yürürler. Öğretmen (lider) müziği durdurduğunda her iki dairedeki katılımcılar dururlar ve bulundukları yönden arkadaşlarına dönerek birbirlerine isimlerini söylerler. Daha sonra hem ismini söyler, hem el sıkışırlar, daha sonra birbirlerine "nasılsınız?" diye sorarlar.
ÖRNEK 2:
İsim Zinciri
Katılımcılar yan yana ya da daire biçiminde oturur. Biri adını söyler. Onun solunda oturan, ilk başlayanın adını ve kendi adını söyler. Onunda solunda oturan ilk ikisinin adlarını ve kendi adını söyler. Böylece en sondaki çocuk, kendisinden önce gelen tüm çocukların isimlerini ve kendi ismini söylemeye çalışır.
b. Konsantrasyon Çalışmaları
Kaynaştırma çalışmalarının sonunda katılımcıların artık birbirleriyle daha iyi iletişim kurabilmeleri beklenir. Konsantrasyon çalışmalarının amacı ise, grubun dikkatini bir noktaya toplamak ve drama etkinliğine yönlendirmektir.
ÖRNEK 3:
Lider içeriye Noel Baba kıyafetinde girer ve o günün yılbaşı olduğunu hatırlatarak, "Ben Noel Baba'yım. Çocuklar evlerinde benden oyuncak bekliyorlar. Bana bu konuda yardım edebilir misiniz?" diye çocuklara sorar. Daha sonra katılımcılara, onları bir gezintiye çıkartmak istediğini ve bu gezinti ile çocuklara hangi hediyeleri alabilecekleri konusunda bir karar verebileceklerini söyler. Daha sonra lider ve çocuklar bir ulaşım aracı bulmak için düşünürler. Herkes kendi istediği bir ulaşım aracıyla ülkeyi gezmeye başlar. Ülkedeki çocukların istedikleri oyuncaklar belirlendikten sonra, çocuklar hangi oyuncak olacaklarına karar verirler. Daha sonra lider, oyuncak olan çocukların ellerinden tutarak ülkedeki diğer çocuklara dağıtır.

Eğitimde Dramada Yararlanılabilecek Kaynakları Şöyle Sırayabiliriz:
Eğitimde drama çalışmalarında, çocukların ilgisini çekerek, onları teşvik edebilecek ve kendi eğlenceli oyunlarını doğaçlamalarına yardımcı olabilecek masal, öykü, efsane, roman, şiir gibi çeşitli kaynakları kullanmak mümkündür. Bunun yanında, günlük hayatta karşılaşılan, güncel olaylar ve haberleri liderin (öğretmen) drama çalışmalarında kullanabileceği diğer kaynaklardır. Bu bölümde eğitimde drama çalışmalarında kullanılabilecek kaynaklar sırasıyla örneklenerek açıklanacaktır.
1.   Masallar, Masalımsı Hikayeler (Fabl)
2.   Hikayeler
3.   Efsaneler
4.   Romanlar
5.   Şiirler
6.   Güncel Olaylar

PSİKODRAMA
Psikodrama Jacob Levy Monero’nun ilk kez Viyana’da anneleri yada bakıcılarıyla parklara gelen çocukları izlerken onların bu alanda bir öğretmene ihtiyaç duyduğunu belirlemesi ve çevresine toplanan çocuklara şaşırtıcı ve düş gücünü yakalayan masallar anlatmasıyla kavram olarak ortaya çıkmıştır.
Monero çocukların birbirlerine olan düşmanca kıskançça duygularından bu öyküler ve hayallerini doğal olarak oynayarak kurtulduklarını görür ve dramanın bir terapi olduğuna kara vererek ( Teather Of Spentanity ) ‘ Doğallığın Tiyatrosu’ adını verdiği tiyatrosunu kurar ve bu tiyatro Psikodrama Tiyatrosuna öncülük eder.
Yaptığı uygulama ve çalışmalarla bir çok terapi yöntemi keşfeder.
Psikodrama Nedir?
Psikodrama kişilik, kişiler arası ilişki, çatışma ve duygu sorunlarının özel dramatik yöntemlerle keşfedildiği bir grup psikodrama yöntemidir.
Monero ‘ İnsan ruhunu dramatik eylemle keşfetme ‘ yada ‘ gerçeğin dramatizasyonla yeniden keşfedilmesi ‘ olarak tanımlar psikodramayı.
Mevlana ‘ ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol ‘ der. Psikodrama sorunsalıdır bu. Çünkü insanların çoğu yaşamları boyunca bir şey söylüyor, başka bir şey düşünüyor, üçüncü bir şeyi hissediyor ve sonuçta bu üçüncüyle ilişkisi olmayan bir şey yapıyor. Bunun sonucu insan ruhu hırpalanıyor, stres ve parçalanmaya geliyor.
Psikodramanın amacı insanların söz, düşünce ve davranışlarında tutarlı olmalarına yardımcı olmaktır.
Bir başka amacı da kendimize ve başkalarına karşı açık ve tutarlı olmayı kolaylaştırmaktır.
Terapi bütünüyle bir eğitimdir. Ne okul eğitimine ne de anne baba eğitimine benzer. Okullarda ve evde bizlere bütünüyle kurallar öğretilir. Uyulması zorunlu toplum kurallarıdır bu kurallar.
Ayrıca sanat eserleri, kitaplar, teknolojik buluşlar ve katı ahlaki değerler evet bütün bunlar toplumların tapındığı putlar haline gelmiştir.
Moreno buna ‘ kültürel benzeme ’ der. Tüm bu kurallar kalıpları belli yaşamlar oluşmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda kurallara uymaya çalışan insan giderek kendisinden, doğallığından, yapıcılığından ve kendi ruhundan kopmaya başlamıştır. Bu da insanı kendine yabancılaştırmaya ve giderek kendini tanımamaya, strese, ruhsal parçalanmışlığa , takıntılar edinmeye itmiştir.
İnsanın ayrıca kendi yaşamını kolaylaştırmak için kendisinin yarattığı bu kurallar dünyası ile makineler topluluğu ve teknoloji insanın kendisinin giderek en büyük düşmanı olmaya başlamıştır.
Ayrıca insan kendi yaşamını kolaylaştırmak için kendisinin koyduğu bu kurallar dünyası ile makineler topluluğu ve teknoloji, insanın kendisinin giderek en büyük düşmanı olmaya başlamıştır.
Monero’ya göre ‘İnsanın düşmanı kültürel konserve yaptığı makinelerdir. Bundan kurtulmanın tek yolu doğallıktır ve kendine dönmedir.’
İnsanlık hastalanmak pahasına ( ruhsal olarak ) neden gereksinim duyduğu ‘ doğallıktan’ ve ‘ anını yaşamaktan ’ bu denli uzaklaşmaktadır?
Bunun yanıtı insan ortaya koyduğu kurallardan ve robotlardan oluşan bu hazır dünyayı daha güvenli bulmakta, doğallığın ve anı yaşamanın getirdiği güvensizlik belirsizlik yani risklerden kaçmaktadır.
Bu nedenle toplumlar kalıcı olanın, test edilmiş olanın peşine düşmüşler ve yapıcılık denilen şey bilimsel ve kültürel bakımdan tutucu biçimlere dönüşmüştür.
Bu süreç insanı güncel yaşamında yaşamını kolaylaştırırken giderek kendine yabancılaştırmış, yalnızlaştırmış ve bireyler hastalanmaya başlamıştır.
Bunun da çözümü psikodramadır. J. Levy Monero’nun ilkkez keşfedip gerçekleştirdiği ve ‘ Spentanity Of Teather ’ adını verdiği tiyatroya Amerikalı Jonothan Fox da katılır. Uzun süre çalışır ve bir süre sonra ayrılarak Amerika da ‘ Playback Theather ’ adını verdiği psikodrama tiyatrosunu kurar.
Psikodrama = Spentanity Of Teather = Playback Theather bunların hepsi aynı anlama gelmektedir.
Psikodrama Tiyatrosunu diğer tiyatrolardan ayıran öykülerin sadece bir kez oynana bilmesidir. Diğer tiyatrolarda olna sahne, dekor, kostüm, makyaj bu tiyatro türünde de vardır. Uzakdoğu atasözlerinden birinde ‘Aptal yada cahil oldukarında bile insanları dinle, çünkü herkesin bir öyküsü vardır ’ der.
Psikodrama tiyatrosunun işlevi öykülerin altında yatan gerçeği, insanları kendi gerçeğini ortaya çıkarmaktır. Psikodrama görünmeyen gerçeklerin bulunması ile uğraşır. Gerçek benliği psikodrama ile sadece anlamakla kalmaz yaşarız da.
Psikodrama Nasıl Yapılır?
İki basamakla yarım ay şeklindeki bir sahne ile bunun üzerindeki tam daire bir sahneden oluşru. Işık ve birkaç sandalye vardır. ( Sahne her yer de olabilir. Yeterki oyuncuları kısıtlayacak kadar küçük, grup etkileşimini azaltacak kadar büyük olmasın. )
Psikodramada dört önemli öğe vardır.
1- Oyuncu ( Protogonist ) öykücü
2- Yönetici ( Psikodramatist ) lider
3- Yardımcı Egolar (Oyuncular )
4- Gurup- Üyeler ( İzleyiciler )
1- OYUNCU ( Protogonist ) Öykücü
Bu kişi izleyici yada psikodrama terapisine katılanlardan birisidir. Kendi öyküsünü sahnede anlatır.
2- YÖNETİCİ ( Psikodramatist ) Lider:
Bu kişi eğitimli ve psikoloji bilgisi olan uzman kişidir. Öykünün gizli kalmış duygularını ve çatışmalarını anlamaya çalışır. Grup üyelerini doğal olmaya, rahatlamalarını , öykülerini anlatmaya özendirir. Oyunu sonunda geribildirim ve paylaşım aşamasında etkindir. Öykücünün anlattığıyla grup üyelerinde oluşan ortak duygu ve anıların canlanıp canlanmadığın sorulmasın ve öykünün anlatımından ve kendi gerçeğiyle yüz yüze geldiğinden dolayı rahatlayıp rahatlamadığından söz ettirir.
3- YARDIMCI EGOLAR ( Oyuncular )
Son derece psikodrama eğitimli ve öykücünün anlattığı öyküdeki kişileri anlayıp, tanıyıp onlar gibi davranırlar. Rol yaptıklarının bilincindedirler ve karakterlerle özdeşleşmezler. Öykücünün anlattığının dışındaki role bürünmezler, oyunculuk yeteneklerinin, bir gösteriye dönüştürmezler.
4- GRUP – ÜYELER – İZLEYİCİLER
Psikodramanın üyeleri ve izleyiciler grubudur. Kimileri izleyici kimileride protogonist ( öykücüdür 9 dür. Sahnelenen oyunu ve anlatılanı ciddiye almaları önemlidir. Sahnede olan herşey orada kalmalıdır. Oyunun sonunda geribildirim ve paylaşım ile kendilerinde çağrışan anıları ve o anda hissettiklerini isterlerse anlatabilirler.
PSİKODRAMA TEKNİKLERİ
Psikodrama bir rüya, toplumsal durum, sembolik bir rol, farkında olunmayan bir tutum yada gelecekteki tasavvur edilemez bir durum gibi herhangi bir alanda yoğunlaşabilir. Bir hayal yada halisünasyon da grup içerisinde oyuna dökülebilir.
1- İçini dökme: Açık yada kapalı duygu ve düşüncelerin anlatımı.
2- Eş- Ego: Bir yardımcı oyuncunun ( anlatanın rolünü oynaması )
3- Çoklu- Ego: Değişen durumlar için protogonistin ( anlatıcının ) oynadığı rolü başka egoların oynaması.
4- Ayna Tekniği: Bir yardımcı oyuncunun baş oyuncuyu ( anlatıcıyı ) konuşarak ve oynayarak taklit etmesi.
Bunların dışında protogonistin ( anlatıcının ) davranışını değiştirmek için hipnos ve psikoaktif ilaçlarda kullanılmaktadır.
Anlatıcının düşlediği yada anlattığı olayın ne zaman olduğu önemli değildir. Hasta geçmişte değil ‘şimdi de’ konuşur ve oyuncuda olay sanki şimdi oluyormuş gibi oynamak zorundadır.
Hasta hareket ve söz olarak yaptıklarını azaltmak yada sınırlandırmak yerine en üst düzeye çıkarması için cesaretlendirir. Bunu yapma için düş, kuruntu, düşünce, fantezi ve öngörülerin oyunun bir parçası olarak kullanılmasına izin verilir. Tekrarda yarar vardır., düzeltmeler ve göz ardı edilmemeli ama sonraya bırakılmamalı.
Psikodrama bir zorlama yöntemi olduğu kadar, bir anlatım yöntemidir. Hastanın oyunun sırasında anlamsız, doğallıktan uzak olmasına olanak tanınır. Bu doğallık, doğal olma kuralıyla çelişiyor gibi görüne bilir ama öyle değildir. Çünkü bu durum, onun sıkıntılarını oyuna dökmedeki çeşitli yeteneksizliğini, kızgınlığını bastırmasını gösterir. Yönetici çeşitli psikodramatik yöntemlerle hastayı yavaş yavaş zincirlerden kurtaracaktır.
Hastanın psikodramada olmayı anlattığı olaydaki insanların rollerini oynaya bilmeyi öğrenmesi büyük önem taşımaktadır. Gördükleri, hissettikleri, duydukları, kokladıkları rüyaları, aşkları, nefretleri, korkuları, reddetmeleri, reddedilmeleri, önlemek istedikleri, olmak istedikleri her ne ise o olmak. Bir başka değişle; hasta ‘şimdi’ kendisine acı çektiren – katlandığı kişileri, durumları, yaşantı ve algılamaları harekete ve söze dökme işini yüklenmek durumundadır. Çarpıklık ve dengesizlik belirtilerinin üstesinden gelebilmesi için; onları tekniklerinden birisi rol değiştirmedir. Böylece hasta, olumsuz etkisi olan yaşantıların ötesinde , kendisini özgürleştirerek ve olumlu yönde daha bir spontan hale gelerek gelişecektir.
Psikodrama terapisi bir hastane odası yada herhangi bir uzman doktarun odasında da gerçekleştirilebilir.
SPONTANİTE – PLAYBACK YADA PSİKODRAMA NASIL SAHNELENİR¿
Psikodrama tiyatrosunda insanlar kendi öykülerini anlatırlar. Onlar anlatırlarken usta oyuncular oynarlar ve diğer grup üyeleri de ( seyirciler ) izlerler.
Bu tiyatroya gelenlerin hepsi bilinçli hatta birçoğu hasta insanlardır. Bu tiyatroda kendi hikayesini izleme hatta başkalarının yorumları ile görme, kendi gerçeğine ayna tutma, kendisiyle ve geçmişiyle yüzleşme, geçmişine uzaktan bakma vardır. İyi bir oyunculuk ve iyi bir paylaşım ile protogonistte kökten bir değişme olabilir.
SAHNEDE ANLATILAN ÖYKÜLER, GÜNLÜK OLAYLAR , GEÇMİŞTEKİ ÖZLEMLER, ACILAR, MUTLULUKLAR, UTANÇLAR, TANIK OLUNAN ANLAR VEYA GELECEKTEKİ ÖZLEMLER OLABİLİR
Öyküler sahnede var olmaya başladıklarında sahnenin tüm büyüsü ortaya çıkar.
PSİKODRAMA ÜÇ AŞAMADA GERÇEKLEŞİR.
1- Isınma Süreci
2- Oyun Süreci
3- Paylaşım ve Geribildirim Süresi
1- ISINMA:
Seyirciler böyle bir etkinliğe hazır olmaya bilirler. Hele grup üyelerini psikodramaya alıştırmak birbirlerine olan çekingenliklerini atmalarını sağlamak gerekir.
Seyirciler öykülerini anlatmak istemeye bilirler. Bu nedenle lider oyuncuları tanıtarak seyircilerle tak tek tokalaşarak; oyuncularsa ayna yöntemi ile seyircilerin ( grup üyelerini ) davranış ve konuşmalarını taklit ederek, sahneyi gezdirip tanıtarak, birebir ilişki kurarak ortama ısınmayı sağlarlar.
Lider seyircilerin hazır olduklarına ikna olduğunda onlara sorar ‘ kim öyküsünü anlatmak ister?’ diye.
2 – OYUN:
Seyircilerden ( grup üyeleri ) istekli birisi gelerek öyküsünü anlatır. Protogonist yarım ayın üstündeki tam daire alana yönlendirilir. İsterse bir sandalyeye oturtulur, ışık ona yoğunlaştırılır. Öyküsünü anlatmaya başlar ve gidip yardımcı egolardan oyuncularını seçer. Oyuncular hemen makyaj ve küçük kostüm değişikliğiyle role hazırlanırlar. Protogonist büyük olasılıkla oyuncuları seçerken kendi öykülerindeki kahramanlara benzeyenleri seçerler. Protogonist öyküyü anlatırken oyuncular ( yardımcı egolar ) oynarlar.
3- PAYLAŞIM VE GERİBİLDİRİM:
Öykücünün anlattığı öyküsü bitiğinde oyuncularda oyunlarını bitirirler. Lider öykücüye teşekkür eder ve seyircilere ( grup üyelerine ) döner. Benzer bir olayı yaşayıp yaşamadıklarını yada bu öyküyü izlerken neler hissettiklerini anlatmalarını ister.
Seyircilerden isteklilere anlattırılır. Seyircilerdeki öyküdekine benzer olaylar ve duygularda açığa çıkarılmış olur ve ortak bir duygudaşlık doğar. Psikogonist kendi geçmişiyle yüzleşmiş duygularını başkalarıyla paylaşmış olur. En son söz öykücüye ( protogonist ) verilir. Onun o anda hissettikleri sorulur. Rahatlayıp rahatlamadıkları sorulur ve anlattırılır.
BİR PSİKODRAMA ÖRNEĞİ
Lider grup üyeleri arasından istekli bir yaşlı kadını öyküsünü anlatmak üzere için sahneye çağırır. Kadın gelir oyunculardan iki kişi seçer . öyküsünü anlatmaya başlar. Oyuncular yavaşça ısınma çalışması yapar jest ve mimik hareketlerinden sonra kostüm giymez sadece makyaj yaparlar.
Kadının olayına uygun olayı oynamaya başlarlar.
Kadın anlatır;
‘Yaşlı kadın aynı şirkette çalıştığı genç bir erkekle şirketin düzenlediği bir eğitim çalışması gecesinde eğlenip dans ederler. Aralarında 30 yaş fark yokmuş gibidir. Gecenin sonunda kaldıkları otelin havuzuna girmeye karar verirler. Başlangıçta hoş bir çılgınlık gibi görünür. Birbirlerine arkalarını dönerek tamamen soyunurlar ve suya girerler. Karanlık çıplaklıklarını gizlemektedir ve çok eğlenirler. Genç erkek önden çıkar ve giyinmeye başlar. Kadın, havuzun merdivenleri gece olduğu için toplandığından kendini kaldırıp yaşlı vücudunu sudan çıkaramaz. Yaşlı kadın sarkmış vücudunun görünmesini istememektedir. Güzel gecenin tüm büyüsü bozulacaktır.
Gençlik yıllarında yaşadığı eğlence ve çılgınlıkları tekrar yaşadığı büyülü an kaybolur ve genç adam o yaşlı kadına yardım edip havuzdan çıkarır ve kadının sarkmış vücudunu görür.’
Sahnede yan yana oturup içlerinden geçen duygu ve düşünceleri yüksek sesle dile getirirler.
Öyküyü anlatan ( protogonist ) ve izleyiciler ( grup üyeleri ) duygulu anlar yaşarlar. Oyuncular oyunu bitirirler ve geri çekilerek hikayenin sahibi ile göz göze gelirler.
Lider grup üyelerine ( izleyicilere ) neler hissettiklerini ve benzer olayı yaşayıp yaşamadıklarını sorar, isteklileri konuşturur. En son olarak öykücüye neler hissettiklerini sorar, öykücü konuşur.
Bir anı bir giz açığa çıkarılmış, anlatılarak rahatlanmış ve paylaşılmıştır.
Gizden kurtulmanın rahatlığı, kendi öyküsünü oynayanlara ve kendi öyküsünü izleme ve uzaktan bakma, kendi gerçeğini keşfetme ve arınma ile başkaları ile paylaşma, yaşamış ve kişi rahatlamış değişime uğramıştır. Bir gizinden bir takıntısından kurtulmuştur.
Her öyküde bir açık bir de gizli yön vardır. Öykücü anlatırken çoğunlukla kendinden sakladığı gizli duyguları, etkilenişleri bilinçdışı çatışmalarını açığa çıkarmamaya çalışır. Bunları sezip açıpa çıkarmak liderin görevidir.
Spontanity – Playback yada Psikodrama Tiyatrosunun amaçlarından biri öykülerin anlatıcı için önemli noktalarını, taşıdıkları anlamları keşfetmektir.
 

 
  Bugün 5 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol